İ-İ Savaşı: Irak’ta yeni bir hesaplaşma olur mu?
Irak son birkaç yılda, özellikle Muhammed Şiya es-Sudani’nin Başbakanlığıyla, istikrar konusunda olumlu bir ivme yakaladı, bu sebeple kendisinin doğrudan dahil olmadığı bir çekişme ve savaşın parçası olmak istemiyor.

İٲԲܱ
AA Akademi Müdür Yardımcısı Dr. Bilgay Duman, İ-İ Savaşı’nın Irak'a yansımalarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
İ ve İ arasında yaşanan gerilim belki de ilk kez bu kadar sertleşti. ABD ile İ arasındaki umut verici nükleer görüşmelerin 6. turu başlamadan hemen önce, İ’in İ topraklarında başlattığı ve oldukça planlı olduğu anlaşılan saldırılar, İ’ın da şimdiye kadar görülmemiş sertlikte karşılık vermesine neden oldu. Bu gelişmeler, Orta Doğu’yu adeta yangın yerine çevirdi. Zira söz konusu savaşın bölgesel ve küresel etkileri olacağını söylemek için uzman ya da müneccim olmaya gerek yok.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için
🔹 Anlık gelişmeler için
Aslında İ’in bu hamlesi önceden kendini gösteriyordu ancak zamanlama itibarıyla belki de beklenmedik bir gelişme oldu. Zira ABD ile İ arasında müzakereler üzerinden net bir yumuşama varken ve İ üzerinde Gazze baskısı yoğunlaşmışken böyle bir adımın bu dönemde atılması beklenen bir gelişme değildi.
Hatta İ’in İ saldırısı öncesi, ABD’nin başta Irak olmak üzere Orta Doğu ülkelerindeki diplomatik misyonlarındaki zorunlu olmayan personelini çekmesi ve Orta Doğu ülkelerine yapılacak seyahat kısıtlamasının seviyesini yükseltmesi bölge ülkelerinin kamuoyu tarafından anlamlandırılamamıştı. Nitekim saldırı öncesinde, ABD’nin misyonlarını çektiği ülkelerden biri olan Irak'taki dostlarımızla yaptığımız görüşmelerde ABD’nin yükselttiği seviyenin “abartılı” olduğu, ülkede her şeyin normal olduğu ifade edilmişti.
Ancak her ne kadar ABD tarafından yapılan açıklamalarda saldırıya müdahil olunmadığı yönünde ifadeler yer alsa da İ tarafından ABD’li makamların saldırıdan haberdar edildiğinin açık bir biçimde ifade edilmesi dikkat çekici oldu. Zaten ABD’nin zorunlu olmayan görevlilerini misyonlarından ivedilikle tahliye etmesi saldırıdan haberdar olduğunu açık bir biçimde gösterdi. İ’in İ’a düzenlediği saldırının, ABD ile bağlantılı olarak değerlendirileceği zaten açıktı.
ABD’nin saldırının başından beri söylemsel düzeyde de olsa savaştan uzak kalma ve yatıştırmaya yönelik bir tutum izlediği görülse bile İ’ın zayıflamasından memnun olmadığını söylemek saflık olur. İ da bu durumun farkında ve ABD’nin savaşa müdahil olması durumunda bölgedeki ABD misyon ve üslerinin hedef alınacağını da açık bir biçimde dile getirdi.
Irak yeniden çatışma sahasına dönüşmek istemiyor
Bu söylem ise en yakından Irak’ı ilgilendiriyor. Coğrafi konumu, siyasi, sosyolojik ve ekonomik olarak bakıldığında Irak’ın jeopolitik olarak Orta Doğu’nun merkez ülkesi konumunda olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Zira Irak yıllarca ABD ve İ arasındaki çekişmenin temel sahası oldu. Her iki taraf da birbirine Irak sahasında cevap vermeye çalıştı. Ama artık Irak yeniden bir çatışma sahasına dönüşmek istemiyor. Irak son birkaç yılda, özellikle Muhammed Şiya es-Sudani’nin Başbakanlığıyla, istikrar konusunda olumlu bir ivme yakaladı. Bu yüzden Irak, kendisinin doğrudan dahil olmadığı bir çekişme ve savaşın parçası olmak istemiyor.
Ancak İ ve İ arasındaki savaş doğrudan ve dolaylı bir biçimde Irak’ı etkileme kapasitesine sahip. Söz konusu savaşın Irak’ın etkileme potansiyeline sahip olduğu 4 farklı başlık var. Bunları şöyle sıralamak mümkün;
- Devlet düzeyi
- Şii milis gruplar ve etkileri
- Bağdat – Erbil ilişkileri
- Irak’ın bölgesel ve küresel dış politikası
Özellikle Şii milis grupların pozisyonu Irak’ın savaşa dahil olup olmayacağını belirleyecek düzeyde. Mevcut durum itibariyle henüz sembolik tepkilerin ötesine geçilebilmiş değil. Hatta temkinli bir duruş bile olduğunu söylemek yanlış olmaz. Irak’ta İ’a en yakın gruplardan biri olarak bilinen Ketaib Hizbullah bile “İ’ın Siyonist rejime karşı kimsenin yardımına ihtiyacı yok” minvalinde bir açıklama yapması dikkat çekici.
Ancak ABD’nin savaşa müdahil olması durumunda Irak’taki ABD varlığı ve çıkarlarının da hedef alınacağının belirtilmesi, savaşın yayılma ihtimalini içerisinde barındırıyor. Bu anlamıyla silahları devlet kontrolüne almaya ve milis grupların faaliyetlerini sınırlandırmaya çalışan Irak yönetimi için yeni bir risk ortaya çıkabilir. İ’ın son aşamaya kadar da Iraklı milis grupları böyle bir sürecin içine sokması beklenmiyor.
Vekil güçlerin zayıflamasının bölgesel yansımaları
ABD ve İ, İ’ı vekil güç kapasitesi açısından oldukça sınırladı. İ'ın Suriye’de etkisi kalmadı, Lübnan Hizbullah’ı neredeyse çöküş sürecinde, 365bet籭’deki Husiler de yalnız kaldı. Özellikle Hizbullah’ın İ’den yediği darbe sonrası, İ’ın söz konusu gruplara destek konusunda sessiz kalması dikkat çekici oldu. Irak’ta güçlü bir Şii milis yapılanması olsa bile onlar da kendi içerisinde ayrışmış durumda.
Bu durumda, Irak’ta İ’a yakın Şii milis ve siyasi grupların da etki alanının daraldığı görülüyor. Ayrıca Suriye, Lübnan ve 365bet籭’deki süreçlerden sonra Irak’taki grupların İ’a karşı bir güven kaybı yaşadığı aşikar. Bu nedenle Irak’ta hareket alanı daralan İ’a yakın Şii milis grupların savaşa dahil olması, kendi yaşam alanlarını ve sınırlarını daraltacak bir etki üretebilir.
Bununla birlikte bu durumun Erbil ve Bağdat arasında da yeni gerginliklere yol açması söz konusu olabilir. İ’in İ’a yönelik yaptığı saldırılarda Irak’ın kuzey koridorunun kullanıldığı ve hatta İ’ın içerisine sızmalarda yine bu bölgeden geçiş olduğu iddialarının dile getirilmesi, gözleri yeniden Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ne (IKBY) çevirdi.
IKBY’de de bu konuda bir tedirginlik hakim. Şii milis grupların daha önce farklı zamanlarda IKBY’nin kontrol alanlarındaki topraklarda ABD üslerine yönelik saldırıları söz konusu olmuştu. Hatta İ da hem İlı Kürt muhalif grupların faaliyetlerini hem de İ’in IKBY’nin kontrolündeki alanları kullanmasını gerekçe göstererek IKBY’ye yönelik saldırılar yapmıştı. Bu noktada yine Şii milis gruplar ve İ’ın IKBY üzerinde baskı kurması söz konusu olabilir.
Bununla birlikte, İ saldırıları ile birlikte İ rejiminin zayıflaması, İ saldırılarının hedefinin İ’da bir rejim değişikliği olduğuna yönelik analizler dikkate alındığında, muhalif Kürt siyasi organizasyonların iştahını kabartabilir ve bu da İ ve Irak arasında yeni gerginliklerin oluşmasına yol açabilir. Ayrıca terör örgütü PKK’nın da silah bıraktığı bir süreçte başta PJAK olmak üzere Kürt silahlı örgütlerin eylemlerinin artması söz konusu olabilir. Bu durum Irak’ın kuzeyinde istikrarsız süreçlerin ortaya çıkmasını beraberinde getirebilir.
Tüm bu gelişmeler dikkate alındığında, yeni yeni dengeye oturmaya başlayan Irak siyasetinde de etnik, mezhebi, siyasi ve idari ayrışmaların yeniden gün yüzüne çıkması işten bile değil. Irak’ın 11 Kasım 2025’te yeni bir parlamento seçimi yapmayı planladığı ve seçim öncesi süreçte Irak’taki fay hatlarının gün yüzüne çıktığı düşünüldüğünde, Irak’ın yeni bir kaosla karşılaşması söz konusu olabilir. Bu durum Irak’ın iç dengelerini etkileyeceği kadar, başta Irak’ı dış politika açısından da zorlayacak sonuçlar doğurabilir. Bu minvalde son dönemde olumlu bir ivme kazanan Türkiye-Irak ilişkilerinin de olumsuz yönde etkileneceğini söylemek yanlış olmaz.
[Dr. Bilgay Duman, AA Akademi Müdür Yardımcısıdır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.