365bet籭

Dolar
39.87
Euro
46.73
ı
3,287.21
ETH/USDT
2,448.70
BTC/USDT
107,017.00
BIST 100
9,250.89
Analiz

Doğu-Batı rekabeti arasında sıkışmış Afrika ve Türkiye modeli

Türkiye'nin sergilediği bu ilişki şekli birçok ülkenin Afrika'ya yönelik yaklaşımını değiştirdi. Türkiye'nin ortaya koyduğu insan odaklı, eşit, seviyeli tutumu ve "kazan-kazan" ilkesine dayalı yaklaşımı farklı açılımların ortaya çıkmasına sebep oldu.

Ömer Faruk Doğan  | 27.06.2025 - Güncelleme : 27.06.2025
Doğu-Batı rekabeti arasında sıkışmış Afrika ve Türkiye modeli

İٲԲܱ

Büyükelçi Ömer Faruk Doğan, ABD ve Çin'in ivme kaybeden Afrika stratejilerini ve Türkiye'nin öne çıkan alternatif ilişki modelini AA Analiz için kaleme aldı.

***

ABD Başkanı Donald Trump'ın görevi ikinci kez devralmasıyla birlikte dünyada yeni bir süreç başladı. Trump, 2 Nisan'dan itibaren, kampanya söylemleri çerçevesinde ABD'nin dış borçları ve dış ticaret açığını hızlı bir şekilde kapatmaya yönelik kararlarını ilan etmeye başladı. Çin ile elektrikli otomobillerde başlatılan bu yeni süreç aşamalı olarak yürürlüğe girdi. Başlangıçta Kanada, Meksika ve Çin ürünlerini hedef alan ilk ek gümrük vergisi uygulama beyanlarını diğer ülkelere yönelik vergiler izledi. Ayrıca tasarruf amaçlı ABD'nin ülke dışındaki askeri varlığı ve münhasıran da ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) aracılığıyla gelişmekte olan ülkelere yönelik yapılan yardımlar kısıtlandı.

Ek gümrük vergileri ve USAID yardımlarının kesilmesinin Afrika'ya etkisi

Bir taraftan Çin ve Rusya'yı kontrol etmeyi amaçlayan ABD diğer taraftan kendi ihtiyaçları doğrultusunda önemli ve stratejik hammadde kaynaklarını kontrol etme arzusuyla Biden döneminde yoğunlaştırılan yardımları kısıtladı. Afrika kıtası bu kısıtlamalardan en fazla etkilenen bölge oldu. Her ne kadar yapılan yardımlar doğrudan üretime ve istihdama katkı sağlamasa da rekabette bir denge unsuru olarak ortaya çıkıyordu ve ABD tarafından özellikle Çin'in Afrika kıtasındaki varlığını dengeleyebilecek bir yaklaşım olarak değerlendiriliyordu.

Dünyada 2020 yılının başından bu yana süregelen bölgesel krizler, karşı karşıya kalınan ekonomik daralma, Afrika kıtasının yardım beklentisini önemli ölçüde sekteye uğrattı. Afrika kıtasındaki birçok ülke, USAID yardımlarının kesilmesine ilaveten Trump'ın 185 ülkeye yönelik açıkladığı ek gümrük vergilerinden de nasibini aldı. Her ne kadar uygulama şimdilik 9 Temmuz 2025'e kadar ertelense de Afrika ülkeleri için vergilerin tamamen kaldırılabileceği yönünde henüz bir veri bulunmuyor.

Çin'in Afrika politikası

ABD’nin Afrika kıtasından kısmen çekilmesiyle ortaya çıkan boşluk Çin'i oldukça gayretlendirdi. Kıtanın hammadde, kıymetli madenler, gıda, enerji ve özellikle de nadir bulunan toprak elementleri açısından önemini fark eden Çin, bu anlamda özel bir gayret ortaya koymaya başladı.

Çin, Afrika ülkeleriyle ilişkilerini sıcak tutabilmek amacıyla, gerçekleştirilen her ortak etkinlikte farklı açılımlar sergiliyor. Pekin bu çerçevede, 2020 öncesi her yıl Afrika'ya yıllık nakit 20 milyar dolar kredi taahhüt etmişti. Çin, 2019'da kalkınma ve yatırımlar için hedef yükselterek 60 milyar dolar tahsis ettiğini ifade edip 2021'de ise bu miktarı 40 milyar dolar olarak ilan etmişti. Eylül 2024'te ise, üç yıl boyunca Afrika kıtasının kalkınması için 50 milyar dolarlık bir bütçe kullanımı taahhüdünde bulunmuştu. Ancak sıralanabilecek birçok nedenle, bu taahhütlerin çok büyük bir kısmı henüz hayata geçme imkanı bulamadı.

Geçmişten gelen bazı acı hatıraları henüz unutmayan Afrika sunulan imkanlara, özel şartlara bağlanan kredi ve tekliflere itibar etmedi. Bu minvalde yapılan önerilere de beklenen olumlu tepkiyi çoğunlukla vermedi.

Eylül 2024'te düzenlenen Çin-Afrika Ortak Yatırım ve İşbirliği Zirvesi'nde Çin, Etiyopya ve Uganda gibi az gelişmiş 33 Afrika ülkesi için tam gümrük vergisi muafiyeti ilan etmiş, özellikle eğitim ve lojistik sektörlerine yönelik destek çağrısında bulunmuştu. Ancak bu konuda da henüz kayda değer bir gelişme söz konusu olmadı.

Son olarak, ABD’nin kıtadan çekilme yaklaşımının ortaya çıkmasıyla, Çin faaliyetlerini artırma yolunu tercih etti. Pekin 12 Haziran'da tamamen yeni bir yaklaşımla 53 Afrika ülkesine (Tayvan'la diplomatik ilişki kuran Eswatini hariç) ithalatta uygulanan tüm gümrük vergilerini kaldıracağını ilan etti. "Kaliteli Afrika ürünleri pazarına hoş geldiniz" söylemiyle bölgesel krizlerin ortaya çıkardığı boşluktan yararlanan Çin, bu adımıyla Küresel Güney'in hakimi olma yönünde ilerleme arzusunu da ortaya koydu.

Ancak Güney Afrika, Fas veya Kenya gibi bazı ülkelerde üretilen tali ürünler hariç, aslında Afrika'nın Çin pazarına yönelik "sıfırlanmış" gümrük vergisini anlamlı kılacak bir üretiminin olmadığı bir gerçektir. Afrika kaynaklı ürünler bazı gıda kalemleri hariç Çin piyasasında rekabet imkanı bulamıyor. Bu itibarla, bu yeni yaklaşımın da sembolik siyasi bir söylem olduğu belirtilebilir. Ancak Çin pazarında rekabet edebilecek yabancı sermaye yatırımlarının bu yeni yaklaşımdan yararlanabileceği de söylenebilir. Bu da Afrika'yı yatırım açısından kısmen cazip hale getirebilir.

Doğal olarak, Çin-Afrika ilişkileri son yirmi yılda kayda değer ölçüde gelişti. Ancak bu ilişkiler daha çok tek yönlü ve Çin lehine gelişti. Örneğin, Afrika'dan daha ziyade hammadde ithal eden Çin'in 2024 yılı dış ticareti kendi lehine 62 milyar dolar fazla verdi. Çin her ne kadar Afrika'dan 300 milyar dolar ithalat yapacağını taahhüt etse de; mineraller, petrol ve gazdan oluşan 2024 yılı ithalatı 117 milyar dolarla sınırlı kaldı. Kaynaklara göre Çin'in kıtada gerçekleştirdiği yatırımların sadece yüzde 5'inin üretime yönelik olduğunu da ayrıca belirtmek gerekir.

Çin'in yaklaşımı neden yeterli değil?

Kıtada yer alan diğer başat güçleri önemli ölçüde etkileyen Çin varlığı, Afrika ülkelerinde beklenilen etkiyi oluşturmaya yeterli olmadı. Zaruri ve bazen de insani ihtiyaçlarının karşılanması gerekçeleriyle başlangıçta sorunların çözümü ve kalkınma için bir ümit ışığı gibi görünse de Çin’in yaklaşımındaki kültür farklılığı, anlayış değişikliği, maden ve metal kaynaklarına hakim olmaya yönelik perde arkası beklentilerinin ortaya çıkması arzu edilen ilişki ve yararlanma ortamının oluşmasına imkan vermedi. Hatta birçok Afrika ülkesinde Çin'e karşı ciddi tepki ve direnişler gündeme geldi.

Türkiye'nin Afrika'daki varlığı

Hatırlanacağı üzere, Türkiye Kovid-19 öncesi süreçte, dünyada Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranla en yüksek insani yardım yapan ülke konumundaydı. Bu yapılan yardımların önemli bir kısmı da Afrika’ya yönelikti. Tamamen insani anlayışa dayalı, karşılık beklenmeksizin ortaya çıkan bu ilişki şekli tüm Afrika ülkelerinde Türkiye'nin ve Anadolu insanının farklı bir konuma yerleştirilmesini sağladı. Afrika ülkeleri ilk defa kendisiyle eşit seviyede ilişki içerisinde bulunan, göz hizasına özen gösteren bir yaklaşımla karşılaştı. Bu süreçte TİKA karşılıksız kalkınma projeleri gerçekleştirirken, THY tüm dünyaya yönelik yaygın ağıyla Afrika'yı dünyaya açtı, Maarif Vakfı ve YEE'ler ise Türk kültürü ve dilini Afrika'ya tanıttı.

Türkiye'nin bu farklı ilişki şekli, kıta ülkelerinin kıyas yoluyla, bazı tek yönlü çabaların arka planını fark etmesini sağladı. Batılı bazı ülkelerin, Türkiye'ye yönelik geçmişteki anlamsız tepkilerinin esas gerekçesinin Afrika ile ilişkiler odaklı olduğu da dikkatlerden kaçmamalıdır.

Türkiye'nin sergilediği bu ilişki şekli ve başarısı birçok ülkenin Afrika’ya yönelik yaklaşımını etkileyip değiştirdi. Türkiye'nin ortaya koyduğu insan odaklı, eşit, seviyeli tutumu ve "kazan-kazan" ilkesine dayalı yaklaşımı farklı açılımların ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu noktada, kıtada varlık göstermek isteyen diğer ülkeler de Türkiye'yi taklit etmek durumunda kaldı.

Bu kapsamda, Çin her seferinde Türkiye paralelinde yeni yaklaşımlar, söylemler geliştirdi. Çin’in "5 Hayır" söylemi buna en bariz örnektir. Çin "5 Hayır" ile Afrika’nın bağımsızlık ve kimlik değerlerini desteklemeye yönelik bir söylem üretmiştir. Bu bağlamda Çin, Afrika ülkelerinin bağımsızlığına, iç işlerine, ilişki şekillerine, kimlik değerlerine karışmayacağı sözünü vermiştir. Söylemin esin kaynağı da esasen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Afrika tarafından kahir ekseriyetle desteklenen ve hep gündemde tutulan "Dünya 5'ten büyüktür" söylemidir. Kısacası Türkiye kıtadaki varlığıyla siyasal ve ekonomik anlamda Afrika lehine yeni bir ilişki modelinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

[Ömer Faruk Doğan, Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.