

Kuzeyde Kazakistan, kuzeybatıda Rusya, batıda Azerbaycan, güneyde İran, doÄŸuda ise Türkmenistan ile çevrili Hazar Denizi, en büyük kapalı su havzası olarak dünyadaki iç suların yaklaşık yüzde 40'ını barındırıyor.
Kapalı bir deniz olması ve nehir akıntılarıyla beslenmesi sonucu okyanus suyuyla karşılaÅŸtırıldığında 3 kat daha az tuz içeren Hazar Denizi, zengin yer altı kaynaklarına da ev sahipliÄŸi yapıyor. Hazar havzasında toplamda 48 milyar varil ham petrol ve 8 trilyon metreküp doÄŸal gaz rezervi olduÄŸu tahmin ediliyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İliÅŸkiler Bölümü Dr. ÖÄŸretim Üyesi Kenan Aslanlı, Hazar Denizi’ni hem bulunduÄŸu coÄŸrafyanın ekolojik dengesine hem de kıyıdaÅŸ ülkelerde deniz kıyısına yakın yaÅŸayan yaklaşık 20 milyon insanın hayatına ve geçimine etki eden önemli bir ekolojik alan olarak nitelendirdi.
Aslanlı, Hazar mersin balığı ve Hazar foku baÅŸta olmak üzere 400'den fazla endemik türün yaÅŸadığı eÅŸsiz bir ekosisteme sahip denizdeki biyoçeÅŸitliliÄŸin, ekolojik dengenin bozulması, su seviyesinin azalması ve artan gemi trafiÄŸi nedeniyle azaldığını söyledi.
"Üst ve orta katmanlarda su sıcaklığı artıyor"
Hazar Denizi'nde yaÅŸayan pek çok canlı türünün aşırı avlanma, habitat tahribatı ve kirliliÄŸin yanı sıra iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinin tehdidi altında bulunduÄŸunu bildiren Aslanlı, ÅŸöyle devam etti:
"İklim deÄŸiÅŸikliÄŸi projeksiyonlarına göre bu yüzyıl içinde Hazar Denizi üzerinde 0,4 ila 3 derece daha sıcak bir iklim olacak ve bununla eÅŸ zamanlı yağış oranı azalacak. BM raporlarına göre deniz suyundaki ısınma eÄŸilimleri ve insan faaliyetleri, özellikle 400 metre derinlikte su katmanlarının oluÅŸmasına ve denizdeki oksijenin tükenmesine yol açtı. Hazar Denizi'nin üst ve orta katmanlarında su sıcaklığı artmaktadır. İklim deÄŸiÅŸikliÄŸinin bir sonucu olarak Hazar Denizi'nin yüzeyindeki buharlaÅŸma artışı, yağışlardaki artıştan daha belirgin. Bundan sonra da daha yüksek sıcaklıklar ve deÄŸiÅŸen rüzgar düzenleri nedeniyle Hazar Denizi yüzeyindeki buharlaÅŸma artmaya devam edebilir."
Su dengesinin yüzde 80 girdisinin nehir akışlarından, bunun da yaklaşık yüzde 85'inin Volga Nehri'nden gelen sulardan oluÅŸtuÄŸu bilgisini veren Aslanlı, bu dengedeki deÄŸiÅŸikliklerin su seviyesinin deÄŸiÅŸmesinin temel nedeni olduÄŸuna dikkati çekti.
Aslanlı, kuzey yarım küre toplam alanının yaklaşık yüzde 20'sinde meydana gelen hidrometeorolojik yani büyük su kütlesini etkileyen iklimsel süreçler nedeniyle nehir akışlarının deÄŸiÅŸime uÄŸradığını anlatarak, "Hazar Denizi'nde su seviyesi durmadan azalıyor ve önümüzdeki 50 yıl içinde bu seviye daha da düÅŸecek. Bu durumun kıyı devletlerinin çevre, ekonomi, altyapı ve sürdürülebilir kalkınma konuları üzerinde olumsuz etkileri olabilir." dedi.
Hazar fokunun sayısında keskin azalış
130'dan fazla balık türüne ev sahipliÄŸi yapan Hazar Denizi'nin kıyı bölgelerinde temel ekonomik faaliyetin balıkçılık olduÄŸunu ifade eden Aslanlı, deniz seviyesinin düÅŸmesinin tuzluluk oranını artırdığını, kıyı bölgelerdeki balık besleme alanlarının ölçeÄŸini ve verimliliÄŸini azalttığını belirtti.
Aslanlı, "Hazar Denizi'nde kıyı devletlerinin ekonomileri açısından önem taşıyan 10 büyük ve çok sayıda küçük liman bulunuyor. Bu insanların ve tesislerin doÄŸrudan su tüketimi ve nehirler üzerindeki yapılar bölgenin ekolojik dengesini de etkiledi. Volga'da ve ardından diÄŸer nehirlerde yapılan devasa hidrolik inÅŸaatlar da Hazar mersin balığı da dahil, önemli balık çeÅŸitlerinin doÄŸal yumurtlama alanlarına zarar verdi." diye konuÅŸtu.
Hazar Denizi'ndeki balık stoklarının çok keskin bir ÅŸekilde azaldığını kaydeden Aslanlı, ÅŸu deÄŸerlendirmelerde bulundu:
"Bu durum esas olarak Hazar Denizi'nin balık stokunun çoÄŸunluÄŸunu oluÅŸturan kilke adı verilen hamsi benzeri küçük balıkların azalmasında gözlemleniyor. Küçük balıkların azalması onlarla beslenen daha büyük balıkların ve endemik fokların da azalmasına neden oldu. 20'nci yüzyılın baÅŸlarında Hazar fokunun sayısı yaklaşık 1 milyonken, günümüzde 110 bin ile 360 ​​bin arasında deÄŸiÅŸtiÄŸi yönünde gözleme dayalı bilgiler var. Bunun da iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi, deniz seviyesindeki dalgalanmalar, denizin kirlenmesi, yer altı kaynaklarının aşırı kullanımı, nehirlerdeki su akışının düzenlenmesi, denize yabancı balık türlerinin getirilmesi ve kaçak avlanma gibi nedenleri var."
"Kirli atık suyun yüzde 60'ı Volga Nehri'nden geliyor"
KuÅŸlar için yuvalama ve göç alanı iÅŸlevi gören 100'den fazla sulak alan bulunan Hazar Denizi'ne kuzeyden ve kuzeybatıdan giren nitrojen kaynaklı kirleticilerin hayvan ve bitki türlerini olumsuz etkilediÄŸini vurgulayan Aslanlı, kirli atık suyun yüzde 60'ının Volga Nehri'nden geldiÄŸinin, Kura ve Ural nehirlerinin de kirlilikte büyük payı olduÄŸunun altını çizdi.
Aslanlı, özellikle Ermenistan ve Gürcistan topraklarında oluÅŸan endüstriyel atık suların Kura Nehri yoluyla Hazar Denizi'ne girdiÄŸine ve deniz kıyısında yer alan Mahaçkale, Astrahan, Bakü, Sumgayit, Atyrau, Aktau, Türkmenbaşı, ReÅŸt ve Enzeli ÅŸehirlerinden denize deÅŸarj edilen atık suların, havzanın ana kirleticileri olduÄŸuna iÅŸaret etti.
Fosil yakıt çalışmalarının ve deniz kıyısına yakın ve denize akan nehirler üzerindeki sanayi üretim tesislerinin atıklarının arıtılmadan Hazar Denizi'ne dökülmesinin deniz tabanında, deniz suyunda, kıyı topraklarında ve deniz üzerindeki atmosferde kirliliÄŸe neden olduÄŸuna deÄŸinen Aslanlı, "Bu durum doÄŸrudan denizde ve kıyı bölgesinde yaÅŸam alanına sahip olan hayvan ve bitki türlerinin azalmasına, biyoçeÅŸitliliÄŸin azalması da doÄŸal olarak balıkçılığın bundan olumsuz etkilenmesine ve yapılan balıkçılığın pek çok durumlarda yasa dışı ve dengesiz olmasına neden oluyor." ÅŸeklinde konuÅŸtu.
Hazar Denizi ile etkileÅŸim içerisinde olan tüm kirlilik kaynaklarının envanterinin çıkarılması ve çevresel sorunların sistematik olarak incelenmesi gerektiÄŸini dile getiren Aslanlı, ÅŸunları kaydetti:
"KıyıdaÅŸ ülkeler iÅŸbirliÄŸini derinleÅŸtirmeli. Hazar havzasında ekolojik dengenin saÄŸlanması için ilgili uluslararası kuruluÅŸlarla da iÅŸbirlikleri kurulmalı. Çevrenin korunması sürecinde devletlerin yanında devlet dışı aktörlerin de önemli role sahip olduÄŸu unutulmamalı. Kıyı bölgelerinde yaÅŸayan insanların ekonomik ihtiyaçları ve küresel iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi de göz önünde bulundurularak sahici bir eylem planı uygulanmaya baÅŸlanmalı."