365betÌåÓýÔÚÏßÊÀ½ç±­

İklim deÄŸiÅŸikliÄŸiyle artan deniz suyu sıcaklıkları bölgelere göre deÄŸiÅŸiyor

17.05.2023
ݲõ³Ù²¹²Ô²ú³Ü±ô

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış SalihoÄŸlu, deniz suyundaki sıcaklıkların iklim deÄŸiÅŸikliÄŸiyle arttığını, Türkiye'yi çevreleyen denizlerin kendilerine özgü yapıları dolayısıyla çok büyük farklılıklar gösterdiÄŸini söyledi.

Orta DoÄŸu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü, 1984'ten itibaren düzenli olarak Türkiye'yi çevreleyen denizlerdeki sıcaklık deÄŸerlerini ölçüyor.

Yaptıkları ölçümlerde elde ettikleri verileri AA muhabirine deÄŸerlendiren enstitünün müdürü SalihoÄŸlu, son 60 yılda dünyada deniz suyu sıcaklıklarının atmosferdeki ısınmaya paralel seyrettiÄŸini, atmosferde yaklaşık 1,1 derece bir ısınmaya karşılık denizlerde 1 derece civarında bir sıcaklık artışı olduÄŸunu belirtti.

Dünya genelindeki bu ortalamaya karşılık Türkiye kıyılarında ısınmanın 2 derece seviyesini geçtiÄŸine dikkati çeken SalihoÄŸlu, "Türkiye'yi çevreleyen denizlerin kendilerine özgü yapıları dolayısıyla çok büyük farklılıklar gösterdiÄŸini görüyoruz. Karadeniz'in doÄŸusunda deniz suyu sıcaklığı 2,5 derece artarken batıya doÄŸru geldikçe bu rakam 1,5 dereceye düÅŸüyor. Karadeniz'deki ortalama deniz suyu sıcaklığı ise 2 derece." dedi

SalihoÄŸlu, bu ısınmanın Karadeniz'e etkileri hakkında ÅŸunları söyledi:

"Denizin kendine özgü bazı özelliklerinin kaybolduÄŸunu görüyoruz. Çalışmalarımızda soÄŸuk ara tabakanın tamamen ortadan kaybolduÄŸunu gözlemledik. Bununla beraber dipteki oksijensiz suların yüzeye yaklaÅŸarak Karadeniz için ciddi riskler ortaya çıkarmış durumda. Karadeniz'in Türkiye kıyıları bu olumsuzluktan daha fazla etkileniyor. Özellikle DoÄŸu Karadeniz'e, Sinop'un doÄŸusuna gittiÄŸimizde tüm denizlerimizdeki en ciddi sıcaklık artışının olduÄŸunu görüyoruz. Batı Karadeniz Tuna Nehri'nin soÄŸutucu etkisiyle daha az sıcaklık artışına maruz kalmış."

Marmara Denizi'nde endüstri faktörü

Marmara Denizi'ndeki sıcaklık artığının 2 dereceye yakın olduÄŸunu ve bu artışın tek başına iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi ile açıklanamayacağını kaydeden SalihoÄŸlu, "Kıyısal bölgelerde endüstrinin de etkisi olduÄŸunu gözlemledik. Bunun etkilerinin ne boyutta olduÄŸunu Çevre, Åžehircilik ve İklim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanlığı ile yaptığımız proje ile ortaya koymaya çalışıyoruz. Marmara'da çok ciddi bir endüstriyel faaliyet var, yaptığımız çalışmalarda nehirler kadar bir soÄŸutma suyu debisi olduÄŸunu ve kapalı bir deniz olduÄŸu için koylarını çok etkilediÄŸini gördük. Karadeniz'de bunu görmek mümkün deÄŸil, bu Marmara'ya özgü." ifadelerini kullandı.

Akdeniz'deki sıcaklık artışlarında bölgesel olarak deÄŸiÅŸiklikler gözlemlediklerini, Mersin ve İskenderun körfezlerinde sıcaklık artışı 2 dereceye yaklaşırken Antalya Körfezi ile Fethiye'de 1,5 dereceye yakın artışlar olduÄŸunu aktaran SalihoÄŸlu, Atlantik'ten giren suyun batı kıyılardaki ısınmayı engellediÄŸini iÅŸaret etti.

Yapısı itibarıyla deniz suyundaki sıcaklık artışından aynı derecede etkilenmeyen Ege Denizi'nde ısınmanın 0,5 ila 1 derecede kaldığını vurgulayan SalihoÄŸlu, "Buradaki derin soÄŸuk suyun, rüzgarla birlikte sürekli yüzeye çıkacak ÅŸekilde bir dolaşım mekanizması var. Böyle olunca iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinin kıyıdaki etkilerini çok fazla görmek mümkün olmuyor. Daha temiz ve soÄŸuk bir deniz." deÄŸerlendirmesini yaptı.

Sıcaklık artışının etkileri

Sıcaklık artışının denizlerde her ÅŸeyden önce bir tabakalaÅŸmaya yol açtığını anlatan SalihoÄŸlu, ÅŸöyle devam etti:

"Yüzey sularının derin sulara karışmasını engelliyor, Marmara'da bunu görüyoruz. Zaten burası iki tabakalı bir sistem, bu da tabakalaÅŸmanın daha fazla artmasına sebep oluyor. Böyle olunca yüzeydeki oksijenli suların derinlere karışması zayıflamış oluyor. Zaten Marmara 25 metrenin altında oksijenli canlı yaÅŸamına uygun deÄŸil, oksijen seviyeleri kirlilikten dolayı çok düÅŸmüÅŸ, durumu giderek kötüleÅŸiyor. BiyoçeÅŸitlilik kaybı olarak da tabii ortaya çıkıyor, bu durumda müsilaj oluÅŸumu yönünde riskler daha fazla artmış oluyor. Alg patlamaları, suyun kalitesindeki düÅŸüÅŸ hatta Marmara'nın akıntı sistemlerinde döngülerin deÄŸiÅŸimine kadar bunun etkisi var. Karadeniz'de döngü baÅŸtan sona deÄŸiÅŸmekte, Akdeniz'de kıyılardaki yoÄŸun kirlilik baskısıyla bunun birleÅŸmesi sonucu alg patlamaları, yüzme suyu kalitesinde düÅŸüÅŸ, İskenderun ve Mersin körfezleri ile Fethiye'de oksijen seviyelerinde düÅŸüÅŸler görmeye baÅŸlıyoruz. Yaptığımız modelleme çalışmalarında artan sıcaklıkların Marmara içindeki farklı girdap ve akıntı sistemlerini zayıflattığını gördük, bunun da ekosisteme ciddi etkileri oluyor."

Kızıldeniz'den gelen istilacı türlerin denizlerdeki bu ısınmadan çok fazla faydalanarak kendilerine yaÅŸamaya elveriÅŸli alanlar bulduÄŸuna deÄŸinen SalihoÄŸlu, "Buradaki ekosistemi baÅŸtan sona deÄŸiÅŸtirdiler, artık Mersin Körfezi'ndeki balık türlerinin yarısından fazlası istilacı türlerden oluÅŸuyor. Tüm biyoçeÅŸitlilik Akdeniz'de ciddi manada etkilenmiÅŸ durumda ve bu istilacı türler giderek Ege'ye, Marmara'ya doÄŸru yayılmakta." diye konuÅŸtu.

SalihoÄŸlu, ısınmanın yol açtığı diÄŸer olumsuzlukları, denizlerin kendilerini onaramaması, kirliliÄŸin artması, üretkenliÄŸin azalması ve denizlerin karbon tutma kapasitelerinin düÅŸmesi ÅŸeklinde sıraladı.

Çözüm önerileri

Hükümetlerarası İklim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Paneli'nin (IPCC) raporuna göre atmosferde yüz yılın sonuna kadar 4-7 derece artış olacağını, bunun denizler için felaket senaryosu anlamına geldiÄŸini dile getiren SalihoÄŸlu, "Atmosferdeki sıcaklık artışının denize yansımasının ne olacağını ÅŸu anda çok bilmiyoruz ama tahmin etmek zor deÄŸil. Bu, denizlerin bütün döngüleri alt üst olması demek, su seviyelerinin 2050'ye kadar yarım metreden fazla yükselmesi ve bütün kıyıları etkilemesi demek. Globaldeki denizlerde körfez akıntısı gibi akıntıların duracağı öngörülüyor, bu da bütün iklim sisteminin, bütün hava durumunun deÄŸiÅŸmesi demek." dedi.

Alınması gereken tedbirlerin öneminden bahseden SalihoÄŸlu sözlerini ÅŸöyle tamamladı:

"İklim deÄŸiÅŸikliÄŸine karşı önlemler kısa vadede doÄŸrudan denizlere yansımayacak, uzun vadeli zararların çok yıkıcı olacağını öngördüÄŸümüz için bir an önce bunu durdurmamız lazım. Bunun yolu da karbondioksit emisyonlarını sıfırlamaktan geçiyor, sıfırlarsak deniz ekosistemlerinin 2050'lerden sonra artık kendini toparlamış olabileceÄŸini öngörüyoruz. Deniz avcılığını kademeli olarak durdurmamız lazım çünkü bütün ekosistemi, biyoçeÅŸitliliÄŸi etkiliyor. Bir an önce bitkisel proteinlere, alternatif protein kaynaklarına yönelmemiz, endüstriden, tarımdan, ÅŸehir deÅŸarjlarından kaynaklanan kirliliÄŸi hızla sıfırlamamız, tek kullanımlık plastikleri bir an önce hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor."

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR