365betÌåÓýÔÚÏßÊÀ½ç±­

Küresel gıda krizi derinleÅŸiyor

25.05.2022
ݲõ³Ù²¹²Ô²ú³Ü±ô

Ekonomist Mustafa Berk Erdal, küresel düzeyde baÅŸ gösteren gıda arzı problemini AA Analiz için kaleme aldı.

Koronavirüs salgını biterken patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı, küresel ticaret ağı ve finansal piyasalarda sebep olduÄŸu dalgalanmayla yeni problemleri gün yüzüne çıkardı. Rusya’nın enerji ve endüstriyel metal üretiminde kritik bir oyuncu olması ve uygulanan yaptırımların piyasadaki arzı olumsuz etkileyerek ek bir enflasyonist baskı oluÅŸturması, gündemin üst sıralarını iÅŸgal etti. ¶Ù¾±ÄŸ±ð°ù taraftan savaşın ilk dönemlerinde görece geri planda kalan ancak savaÅŸ uzadıkça etkisini artıran özellikle tahıl arzında yaÅŸanan sıkıntılar, ciddi bir küresel gıda krizi ihtimalini ortaya çıkardı.

Gıda arzında yaşanan krizin sebepleri

ABD Tarım Bakanlığı tarafından yayınlanan istatistiklere göre, 2021/22 döneminde küresel buÄŸday ihracatının yaklaşık yüzde 33’ü Rusya ve Ukrayna’nın üretiminden karşılanıyor. Benzer ÅŸekilde iki ülke arpa, mısır ve ay çekirdeÄŸi ihracatında küresel pastadan toplamda yüzde 15-25 arasında deÄŸiÅŸen oranlarda pay alıyor. Buna ek olarak Rusya, çeÅŸitli gübrelerin (azotlu, potasyumlu, fosforlu vs.) ihracatında ilk üçte. Türkiye, ağırlığı Rusya olmak üzere, iki ülkenin de bu alanlardaki temel gıda ihracatının önemli müÅŸterisi konumunda. İşin bir nebze olumlu tarafı; savaÅŸ nedeniyle Rusya’nın temel gıda alanındaki ihracatı önemli ölçüde etkilenmemiÅŸ görünüyor. ¶Ù¾±ÄŸ±ð°ù taraftan Ukrayna, Karadeniz baÄŸlantısını yitirdiÄŸi için buÄŸday ihracatının yaklaşık yüzde 90’ını gerçekleÅŸtiremiyor. Özellikle bazı Afrika ülkelerinin buÄŸday ithalatının tamamını Ukrayna’dan gerçekleÅŸtirdiÄŸi göz önüne alındığında sıkıntının büyüklüÄŸü anlaşılabilir. YaÅŸanan bu sıkıntılar nedeniyle koronavirüs salgınının baÅŸladığı dönemden bu yana dolar bazlı buÄŸday fiyatlarının ağırlıklı kısmı, son üç ayda gerçekleÅŸmiÅŸ olmakla birlikte, toplamda 2,5 katına çıktı.

Bugün gıda tedarik zincirinde küresel çapta yaÅŸanan sıkıntıların en büyük iki sebebi olarak koronavirüs salgını ve savaÅŸ gösterilse de gıda arzına dair tehlike çanları çok uzun zamandır çalıyor. Yakın zamanda BM tarafından yayınlanan küresel gıda krizi raporuna göre, temel beslenme ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan ve gıda krizi sebebiyle acil yardıma ihtiyaç duyan insan sayısı 193 milyon. Küresel ısınmayla birlikte yaÅŸanan kuraklıkların gıda üretimini özellikle Afrika’da ciddi manada tehlikeye soktuÄŸu da unutulmamalı.

Gıda krizinde Çin ve Hindistan'ın yaklaşımı

ÇeÅŸitli sebeplerle küresel temel gıda arzında sıkıntılar yaÅŸanırken, özellikle bazı büyük ülkelerin gösterdiÄŸi korumacı reaksiyonlar da durumu içinden çıkılması daha zor bir hale getiriyor. ÖrneÄŸin, Rusya-Ukrayna savaşının henüz baÅŸlamadığı sene başında Çin’in, 2021'de dünyadaki tahılların yarısını stokladığı ortaya çıktı. Bu durumun 2022’de de sürmesi ve Çin’in mısır, pirinç ve buÄŸday gibi önemli temel gıda maddesi rezervlerinin yarısından fazlasını ülkesinde tutması bekleniyor.

Benzer ÅŸekilde yakın zamanda Hindistan, artan fiyatlar, kötü hava koÅŸulları ve arz tedarikindeki sıkıntıları gerekçe göstererek bazı istisnalar dışında buÄŸday ihracatını yasaklandığını açıkladı. Rusya-Ukrayna savaşının baÅŸlamasından bu yana ise 23 ülke kalori bakımından toplam gıda ticaretinin yüzde 10’una karşılık gelen ihracata yasaklamalar getirdi ve küresel olarak gerçekleÅŸen gübre ihracatının da beÅŸte birinden fazlası bu dönemde kısıtlandı.

Dünyanın nüfus bakımından en kalabalık iki ülkesinin tepkileri aslında gıda güvenliÄŸi meselesine koronavirüs salgını ve savaÅŸtan bağımsız olarak daha geniÅŸ bir perspektiften bakıldığının da göstergesi. Özellikle dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin, uzun zamandır resmi bir politika olarak bunu uyguluyor. Çin Devlet BaÅŸkanı Åži Cinping her fırsatta bu yaklaşımı "Çin halkı pirinç kasesini kendi elinde ve sıkıca tutmalı." cümlesiyle özetliyor. Yine Çin, gıda güvenliÄŸini tesis etmek amacıyla uzun zamandır baÅŸta Afrika ülkeleri olmak üzere çeÅŸitli ülkelerde tarım arazisi kiralayan ve satın alan ülkelerin başında geliyor.

Bu makro politikaların önemli sebeplerinden biri ise gittikçe refahı yükselen nüfusun artan tüketim talebi. GeçmiÅŸ yıllarda imitasyon üretimin merkezi olarak anılan Çin, gerçekleÅŸtirdiÄŸi teknoloji devrimiyle son dönemde kiÅŸi başına düÅŸen milli gelirini ciddi oranda artırdı. Özellikle 2000’li yılların ortasından itibaren baÅŸlayan süreçle birlikte Çin'in kiÅŸi başına düÅŸen milli geliri 2 bin dolar seviyesinden 10 bin dolar seviyesine çıktı. Ülkenin kalkınma hızı ve dolayısıyla refahı arttıkça da insanların tüketim talepleri ve hacimleri de deÄŸiÅŸmeye baÅŸladı. Çin, dünya nüfusunun yaklaşık beÅŸte birini barındırdığından gittikçe artan devasa tüketim talebinin küresel sonuçları da kaçınılmaz.

Bu yaklaşımın arkasındaki bir diÄŸer itici güç de ülkeler arasında gittikçe görünmez hale geldiÄŸi söylenen sınırların özellikle kriz koÅŸullarında nasıl bir duvara dönüÅŸtüÄŸünün tecrübe edilmesidir. Ticaret savaÅŸlarıyla baÅŸlayan süreç, koronavirüs salgını ve sonrasında küresel tedarik zincirinde yaÅŸanan bozulmalar ile birleÅŸince, ülkelerin temel tüketim maddelerinde kendi kendine yetebilir olmasının ne denli önemli olduÄŸunu tekrar dünyaya hatırlatıyor. Maalesef bu dönemde gıda fiyatlarındaki dalgalanma ve gıda tedarikinde yaÅŸanan sıkıntılar baÅŸta Afrika ülkeleri olmak üzere düÅŸük gelir düzeyine sahip ülkeleri daha ÅŸiddetli etkiliyor. Ancak olayın hem insani boyutunu hem de dünyanın bir bölgesinde yaÅŸanan sıkıntıların nasıl toplu nüfus hareketlerine sebep olduÄŸu düÅŸünüldüÄŸünde kısa süre içerisinde çığa dönüÅŸebilecek bir kartopunun yamaçtan aÅŸağı yuvarlandığı görülüyor.

Sonuç olarak; geçmiÅŸ yıllarda enerji ekseninde gerçekleÅŸen jeopolitik gerilimlere gıda ve suyun eklenmesi hiç uzak ihtimal deÄŸil.

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR